Foe İncelemesi: Duygusal Açıdan Derin Bilim Kurgu Gerilim Filmi
Bir filmin bilim kurgu türünün ne yapması gerektiğini mükemmel bir şekilde anlaması pek sık görülen bir durum değil. Lion ve Mary Magdalene gibi filmlerin yönetmeni Garth Davis, gerçekten özel bir filme imza attı. Düşman. Bu filmde Paul Mescal ve Saoirse Ronan, 2065 yılında Ortabatı’da yaşayan evli bir çifti canlandırıyor; bu, Dünya’nın giderek yaşanmaz hale geldiği ve bazılarının bir uzay istasyonuna taşındığı distopik bir geleceğin ortamı. Terrance (Aaron Pierre) adında bir adam alışılmadık bir teklifle kapılarına geldiğinde her şey rayına oturur ve elimizde güncel, evrensel temaları ele alan güzel bir film olur.
Yapay zekanın son zamanlarda medyada sürekli tartışılan bir konu olması nedeniyle filmlerin bu konuyu nasıl yansıttığını görmek büyüleyici. Düşman, insanların bulunamadığı belirli durumlarda insanın yerine hizmet etmek üzere tasarlanmış insan ikameleri fikrini öne çıkarıyor. Bu film, Blade Runner’ı hatırlatan bazı fikirlerle, bir kişinin gerçekten kopyalanıp kopyalanamayacağı kavramını araştırıyor. Zamana çok uygun bir film olmasının yanı sıra bazı bilimkurgu kinayelerini de altüst ediyor. Tipik olarak, eylem çağrısı bir karakterin uzaya gitmek üzere hayatından çıkarılmasını içerdiğinde, bu heyecan verici bir andır.
Ancak Foe farklı bir yola gider. Bunun yerine, bu kararın duygusal derinliğini gösterir. Junior (Mescal) uzaya gitmek üzere seçilir ve karısı Henrietta’yı (Ronan) geride bırakmak zorunda kalır. Bu iki insanla ve onların duygularıyla otururken burada Interstellar’dan bazı parçalar var. Davis bunları incelemek için çok zaman harcıyor. Diyalogları aracılığıyla onların mükemmelliklerini, kusurlarını, onları çalıştıran ve çalışmayan her şeyi görüyoruz. Geleceğe bakmak zorunda kalırken geriye dönüp baktıkları uzun bir geçmişin olduğu bir ortamda yaşadıklarını hissediyorlar.
Düşman bir bilim kurgu, psikolojik gerilim ama her şeyden önce bir dram. Bu filmin merkezinde her olayı çok ilgi çekici kılan güçlü bir duygusal ilişki var. Bazen güzel başlayıp ikinci yarıda bambaşka bir hal alan çarpık bir aşk draması gibi oynanıyor. Davis, bu filmin etrafını saran karakterlere önem vermenizi başarıyla sağlıyor. Özünde, dış güçler tarafından parçalanmak üzere olan bir çift var ki bu yürek burkan ve trajiktir. Özellikle iyi yazılmış bir sahnede Junior, Henrietta’ya onun hakkında özleyeceği tüm küçük şeyleri anlatıyor; bu, ben de dahil olmak üzere birçok izleyicide yankı uyandıracak.
Mescal bir film yıldızı olduğunu kanıtlıyor. Aftersun filmiyle Oscar adaylığı kazandı ve bu, fantastik All of Us Strangers filmindeki rolünden sonra NYFF’de ikinci kez sahneye çıkışı olacak. Burada da aynı şekilde olağanüstü. Birkaç sahne var, özellikle de anlatılamaz bir öfke sergilediği, ne kadar harika bir oyuncu olduğunu anladığınız bir sahne. Gladyatör 2’deki yaklaşan rolüyle kariyeri hak ettiği yönde gelişiyor. Ronan, günümüzde çalışan en iyi aktrislerden biri ve karakterine güç ve ağırlık katıyor. Dahası, mükemmel Amerikan aksanlarını sergileyen iki İrlandalı başrol oyuncumuz var; bu, Amerikalı olmayan aktörlerin bizim aksanımızı yapmanın ne kadar kolay olduğunu gösteren bir başka örnek.
Foe’da üç ana karakter var, ancak çoğu pazarlama materyali ve manşet yalnızca Oscar adayı iki başrolü sergiliyor. Terrance karakterinin başlangıçta mükemmel bir iş çıkarabilecek olağanüstü bir aktör olan Lakeith Stanfield tarafından oynanması gerekiyordu. Ancak onun yerini izleyicilerin filmi izleyecekleri büyük isim olmayan Pierre aldı. Ancak Pierre’den şüphe etmeyin. Kendisine pek çok çalışma fırsatı veren bir filmde olağanüstü bir performans sergiliyor. O, düşmanca davranabilen ve sözleriyle sizi içine çekebilen gizemli bir güçtür. Disney’in yaklaşan Aslan Kral ön filminde Mufasa’yı seslendiriyor, dolayısıyla kariyerinin buradan ivme kazanmasını ancak umut edebiliriz. O muhteşem.
Foe güzel, meditatif bir bilim kurgu filmi. Hikayeyi karmaşık bir romantik ilişkinin duygularına dayandırıyor. Her iki karakterin de mücadele ettiği duygular, gerçek hayattaki her çift için geçerlidir. Dünyanın kargaşa içinde olduğu bir bilim kurgu filminde çok yankı uyandıran bir şeyler var ama iki kişi, sonlu olsa bile yine de birbirinde mutluluk bulabilir. Bu filmde çok fazla trajedi var, özellikle de her karakterin Terrance’la yaptığı konuşmalarda, bazen diğer kişinin ne duyacağını bilmeden. Son yarım saat özellikle şaşırtıcı çünkü kaçınılmaz ama mümkün olan en iyi şekilde hissedilen olay örgüsü noktalarımız var. Hepsi işe yaramıyor ama zengin, duygusal katmanlar bu filmin yılın en iyi bilim kurgu filmlerinden biri olmasını sağlıyor.
PUAN: 8/10
ComingSoon’un inceleme politikasında açıklandığı gibi 8 puan “Harika” anlamına gelir. Birkaç küçük sorun olsa da bu puan, sanatın amacına ulaştığı ve unutulmaz bir etki bıraktığı anlamına geliyor.
Yasal Uyarı: ComingSoon, incelememiz için New York Film Festivali’ndeki dünya prömiyerine katıldı.