Sheron Dayoc Filipinli Çete Gerilimi – The Hollywood Reporter
Bu yetişkinliğe geçiş polisiye geriliminde, Filipinler’in kötü sokakları, doğru ile yanlış, yaşam ile ölüm arasında kalan bir genç adam için bir sınav alanına dönüşüyor. Canavarın İncili. Sheron Dayoc’un yazıp yönettiği (Ağlayan Nehrin Kadınları), uyuşturucu, soygun ve cinayetle harap olmuş bir ülkeye yönelik bu cesur, umutsuz bakış, şiddetten çok – ki bunun birkaç kanlı örneği var – yoksulluğun her türlü ahlakı gölgede bıraktığı bir yerde mevcut olan sınırlı seçeneklerle ilgili. Tokyo Uluslararası Film Festivali’ndeki yarışmada prömiyeri yapılacak olan, bazen jenerik olsa da iyi hazırlanmış bu uzun metrajlı film, ek festival oyunları ve yayın hizmetleri aracılığıyla gösterime girecek.
Dayoc, 15 yaşındaki Mateo’nun (Jansen Pagpusao) erkek ve kız kardeşine destek olmak için domuzları parçaladığı, bir mezbahada geçen kana bulanmış açılış sahnesinde bize ne olacağına dair bir ipucu veriyor. Hayvan parçaları diz boyu olmadığında, Mateo liseye gidiyor ancak derslere pek dikkat edemiyor. Babasının gizemli bir şekilde ortadan kaybolması, aileyi zor durumda bırakması onun hayatını kolaylaştırmaz.
Canavarın İncili
Alt çizgi
Sert ve hassas.
Mekan: Tokyo Uluslararası Film Festivali (Yarışma)
Döküm: Jansen Pagpusao, Ronnie Lazaro, Nathan Sotto, John Renz Javier
Müdür: Sharon Dayoc
Senaristler: Sheron Dayoc, Ben Suluyum
1 saat 25 dakika
Mateo’nun okul sonrası bir kavga sırasında yanlışlıkla bir rakibini öldürmesinin ardından kasabadan kaçmak ve bir hırsız ve katil çetesine liderlik eden, kayıp babasının yakın arkadaşı Berto Amca’nın (Ronnie Lazaro) kollarına sığınmaktan başka seçeneği yoktur. Çok Canavarın İncili Mateo’nun, Berto’nun emriyle Filipinli haydut hayatına yavaş yavaş girişini takip ederek, saygısız ama tatlı yüzlü gencin nasıl yavaş yavaş inatçı bir suçluya dönüştüğünü anlatıyor.
Berto’nun klanının üniversite yurt/işkence merkezi kombinasyonuna dönüştürdüğü terk edilmiş bir villaya taşınır ve hizmetlerinden yararlanan zengin bir mafyanın isteği üzerine kurbanları geri getirir.
İlk başta Mateo, mezbaha domuzları gibi muamele gören tüm cesetlerden rahatsız oluyor ve oradan defolup gitmek için doğru anı bekliyor gibi görünüyor. Ancak çetenin faydaları da var: yalnızca geçim kaynağı açısından değil, ki bu yoksulluk çeken genç için hiç de küçümsenecek bir mesele değil, aynı zamanda başka hiçbir yerde bulamadığı dostluk açısından da.
Dayoc’un filmi, özellikle ilk perdede tanıdık bir zeminde ilerliyorsa da, sonrasında çetelerin gidecek başka yeri olmayan çocuklar için nasıl vekil aileler gibi davranabildiğini net bir şekilde tasvir ederek kendisini farklılaştırıyor. Mateo sadece kötü bir adam olmayı kabullenmekle kalmaz, aynı zamanda bundan keyif almaya başlar ve villaya taşınan başka bir çocuk olan Gudo (John Renz Javier) ile arkadaş olur. İlişkileri çok geçmeden Berto’nun yanı sıra diğer üyeler tarafından da sınanır ve Mateo, yeni ailesine mi yoksa kendisine mi bağlı olduğuna karar vermeye zorlanır.
Sonunda yaptığı seçim, durumunun mutlak çaresizliğini anlatıyor ve Canavarın İncili hem gerçekçi hem de kararlı bir şekilde kaderci hissediyor, Mateo veya onun gibiler için çok az kefaret sunuyor. Dayoc’un ülkesinin gençliğine dair vizyonu kesinlikle acımasızdır ve yine de yönetmen hiçbir zaman salt yoksulluk pornosuna başvurmamakta, bunun yerine şefkat ve sıcaklıkla dolu sarhoş bir şarkı söyleme sekansı da dahil olmak üzere komünal çete yaşamının olumlu yönlerine odaklanmaktadır.
Görüntü yönetmeni Rommel Andreo Sales’in tasvir ettiği dünyaya göre daha az umutsuz olan ve mekanlara rüya gibi bir nitelik kazandıran lenslerinde de sıcaklık var. Bu estetik, genç bir çocuğun bu süreçte birkaç hayat dersi alırken bir erkeğe dönüştüğü filmin reşit olma öyküsüyle iyi uyum sağlıyor. İşin püf noktası, burasının günümüz Filipinleri olması ve Mateo’nun öğrendiği şeyin, umulacağı gibi, sonunda doğru olanı yapmak değil, daha çok içindeki canavarı dizginlemek olduğu.